Kurumsal “Hayatta Kalma”​ Rehberi – Bölüm 8 (Son): İstifa ve Çıkış Görüşmesi

Kurumsal “Hayatta Kalma” Rehberi adını verdiğim bu yazı dizisi, ilk bölümüne Yeni Bir İşe Nasıl Uyum Sağlanır? sorusunu yanıtlayarak başlamıştı.

(Önceki bölümlere bakmak isterseniz: Bölüm 1, Bölüm 2, Bölüm 3, Bölüm 4, Bölüm 5, Bölüm 6 ve Bölüm 7)

Her ne kadar çok büyük bir kuvvetle yükselen bir girişim ekosistemi ve yeni mezunların kalbinde gittikçe artan bir kendi işini yapma isteği olsa da; büyük çoğunluğumuz orta veya büyük boydaki kurumsal şirketlerde çalışmaya devam edeceğiz. Bu durum, bizim kişisel isteklerimizin çok ötesinde, makro bir durum. Her nasıl yakın geçmişteki ağırlıklı üretime katılım biçimi tarımsal, sonrasında da endüstriyel ise geleceğimizde de makro trendlerin rolü büyük olacak.

Özellikle üniversite eğitimi almış, şehirde yaşayan ve çalışanların çok büyük bir çoğunluğu Kurumsal dediğimiz şirket bünyelerinde çalışıyor ve çalışmaya devam edecek. Üstelik, yapılan araştırmaların net olarak gösterdiğine göre, bugün kariyerinizin ortasında veya başındaysanız, emekli olana kadar ortalamada 14 ile 15 arası farklı işte çalışacaksınız!

Diyelim ki bir şekilde ortalamanın çok dışındasınız…

Yine de en azından;

Her iki iş görüşmesinden biri olumlu geçse, bu yine de kariyeriniz boyunca en az 20 tane iş görüşmesi yapacaksınız demek…

En az on tane iş teklifi değerlendirip, kabul veya ret edeceksiniz demek…

En az on tane yeni işe uyum sağlama süreci yaşayacaksınız demek…

En azından dokuz tane istifa veya işten çıkarılma konuşmasında bulunacaksınız demek…

Saatler ve günler süren, farklı iş ortamlarında farklı anlam arayışlarını yaşamak demek…

Yüzlerce performans görüşmesi, binlerce toplantı demek…

Koyduğunuz, ulaştığınız ya da ulaşamadığınız binlerce irili ufaklı hedef demek…

 

Bunların hepsini (en azından büyük çoğunluğunu) siz de yaşayacaksınız. İşte Kurumsal “Hayatta Kalma” Rehberi, çoğumuzun farklı zamanlarda ve şekillerde geçtiği bu yolda, bir yol gösterici rehber olması amacıyla, en önemli gördüğüm noktalara vurgu yapacak şekilde yazıldı.  Bu rehberi bitiren sekizinci ve son bölümün konusu: İstifa Kararı ve Çıkış Görüşmesi

İstifa Kararı ve Çıkış Görüşmesi

İstifa kararı almak, yorucu, hatta bazen kişiyi tüketen bir süreç olabilir. Daha önce zor ve büyük kararların farklı olduğunu yazmıştım. Ne zaman ki bir kararın hayatın tüm diğer alanlarına etkisi yüksek olur, o zaman o karar genellikle daha zor bir karar haline gelir. İstifa kararı tam böyle bir karar.

İstifa etmek, kişinin gelir seviyesinin, sahip olduğu statünün, gününü nasıl geçirdiğinin değişmesi demek. Bunların da dışında, nasıl bir ulaşım aracı kullanacağı, ne tür kıyafetler giyeceği, ne tür yemekler yiyeceği bile bu karardan etkilenebilir. Biraz daha orta vadede, dolaylı etkiler kişinin çocuğunun nasıl yetişeceğine, anne-babasıyla ne kadar zaman geçireceğine, nasıl bir okulda okuyacağına, eşinin ve kendi ebeveynlerinin onunla nasıl ilişki kuracağına kadar uzanabilir. E durum böyle olunca, bu kararın zor olması, kişiyi zihinsel olarak tüketmesi çok da anormal değil.

İstifa kararı vermenin yükü o kadar ağır ki, bazı kişiler sırf bu karar süreci yaşamayı göze alamadıkları için, kendilerine uygun olmadığını bildikleri ve hakettiklerini alamadıkları bir işte yıllar geçirebiliyorlar. Göz göre göre giden yıllar…  Tek gerçek sebep ise değişimden korkmak.

Sağlıklı bir istifa kararı nasıl alınmalı?

Manevi yükün bu kadar ağır olduğu bir konuda, hangi değişkenelere bakarak kalma veya gitme kararı verilmeli, bunu inceleyelim.

  • Nasıl başladığınızı ve neden orada olduğunuzu hatırlayın. İstifa kararı vermeden önce, kendinize sormanız gereken ilk soru şu: Bu mesleği/işi en başta neden istedim? Uzun vadeli düşünmeyi başaran kişiler her zaman daha karlı çıkarlar. [Bkz: Video Marshmallow Testi] Bu soruya herkesin cevabı farklı olacaktır. Ki bu çok normal. Bu kimisi için ünvan ve statü sahibi olmaktır, bir başkası için maddi zenginlik. Bambaşka birisi, teknolojiye olan merakı sebebiyle ARGE yapmak ve ürün geliştirmek istediği için veya eğitim sisteminin geleceğini etkilemek istediği için o iştedir. Sizin için bunların hepsi bile geçerli olabilir. Cevap ne olursa olsun, bu soruya kendi verdiğiniz cevabı hatırlayın. İstifa etmeyi düşündüğünüz işinize başladığınız günden bu yana, bu isteklerinize ne kadar ulaştınız, ne kadar yakınlaştınız?
  • İnsanların kaybın üzüntüsünü, kazancın sevincinden daha kuvvetli yaşadığını bilin. Bu çok basit bir insan psikolojisi özelliğidir. Loss Aversion olarak da bilinen bu durum, insanın içindeki güvenlik arayan hayvanın sesidir. Bizdeki tabiriyle, “Dimyat`a pirince giderken evdeki bulgurdan da olma” tavsiyesi bunu anlatır. Dünya çapında yapılan bir çok davranış deneyi, kişilerin örneğin 100 Dolar kaybetmekten duydukları üzüntünün, yok yere 100 Dolar kazanmanın getirdiği sevinçten daha fazla olduğunu gösterdi. [Kaynak1, Kaynak2] Konu istifa olunca, risk alıp gelecekte daha iyi bir hayat kurma ihtimaliniz mantıksal olarak daha yüksek olsa bile, beyniniz size oyunlar oynuyor. İstifa etmenin riskini olduğundan daha yüksek görmenize neden oluyor. En azından, böyle bir yapıda olduğumuzu bilmek, kendimizin farkında olmak, daha rasyonel kararlar almamız noktasında faydalı olabilir.
  • Fırsat ve zaman maliyeti nedir, çok iyi anlayın. Bunların her ikisi de aslında iktisadi terimler. Ancak istifa konusu da bir yandan çok “iktisadi” bir konu. Fırsat maliyeti genelde; iktisadi bir seçim yapılırken vazgeçilmek zorunda kalınan ikinci en iyi alternatif olarak tanımlanıyor. Zaman maliyeti ise, bir işi yapmak için harcadığınız zamanda yapmaktan vazgeçtiğiniz—yapmamayı seçtiğiniz diğer işlerin size hiç dönmeyen faydası olarak tanımlanabilir. Öleceğimizi çok iyi biliyoruz. Fakat gündelik hayatta bu gerçeği unutup, ölümsüzmüş gibi yaşıyoruz. Diyelim ki 34 yaşındasınız ve iki yıldır çalıştığınız şu andaki şirketinizde bir yıl daha geçirme kararı verdiniz. Aslında bu çok “masum” karar ile sahip olacağınız tek 35 yaşını o şirkette geçirme yoluna girdiniz. Daha da önemlisi bu basit karar ile aslında, 35 yaşında bir girişim yapmamaya, başka bir sektörde çalışmamaya, dünyayı dolaşmamaya, başka bir yerde yaşamamaya, başka bir ekiple çalışmamaya, başka bir sektör ve endüstri öğrenmemeye karar verdiniz.

“Kariyerleri (çoğunlukla) risk almak değil, atalet öldürür.”

  • Push vs. Pull (iten ve çeken) faktörleri iyi ayırt edin. Bu kavramdan ilk olarak Kariyerini İyi Yöneten İnsanların İstifa Etmeden Önce Düşündüğü Üç Şey isimli yazımda, yaklaşık bir sene önce bahsetmiştim. Geçerliliğini koruyor. Dünyanın neresine, hangi iş ortamına giderseniz gidin zorluklar olacak. Her işin içinde pürüzler, zor insanlar, yanlış sistemler ve düşünmeden alınmış, sizi etkileyen kararlar olacak. Her işte dürüst olmayan kişiler olacak ve her işte yeri geldiğinde politik davranmak zorunda kalacaksınız. Bunların tamamını Push (iten) faktörler olarak kabul edelim. Gelecekte yapmak istedikleriniz, gerçeğe dönüştürmek istediğiniz hayalleriniz, üretmek istedikleriniz ise sizin Pull (çeken) faktörleriniz. İyi para kazanma şansı da çeken bir faktör. Ancak en iyisi, “Para mevzu olmasaydı ne yapardınız?” sorusuna gözlerinizi kapatıp cevap verdiğinizde zihninizde canlanan dünyaya sizi yakınlaştıranlar. En kuvvetli çeken faktörler bunlar. Yapacağınız işteki anlamı da, mutluluğu da, çeken faktörlere göre karar verdikçe bulacaksınız. Özetle kararlarınızı mümkün olduğunca kötü olandan kaçmak üzerine değil, iyi olana koşmak üzerine kurun.

Buradaki noktların insan beynini nasıl etkilediğini-daha da önemlisi-sizin üzerinizdeki etkisini ne kadar iyi anlarsanız, o kadar doğru kariyer tercihleri yapabilirsiniz. İstifa etmek de, bir işten çıkarılmak da, ayrılma kararı vermek de kolay değil. Ancak hiç seçim yapmazsanız, hayat seçimleri sizin için yapar. Hiç risk almazsanız da hiç bir zaman büyük kazanamazsınız.

Çıkış Görüşmesi (Gerçekten Gerekli mi?)

Çalışan ve işveren arasındaki resmi görüşme sadece işe girerken mi yaşanır. Tabii ki hayır. En azından öyle olmaması gerekir. Peki neden?

Çıkış görüşmelerine değer verin. Eğer çalıştığınız şirket size böyle bir taleple gelmiyorsa siz bunu talep edin. Şirket içinde görüşebileceğiniz en kıdemli kişiyle en az yarım saatlik bir toplantı fırsatı yaratın. Çıkış görüşmesinin çok kritik iki faydası var.

Sizin o şirketteki son gününüz, başka birisinin ilk günü olabilir. Sizin boşalttığınız koltuğa başkası oturacak. Sizin yaşadığınız zorlukları, problemleri ve engelleri yaşayacak. O kişiye karşı sorumluluğunuz var. Boşvermeyin. Eğer o rolde birkaç sene geçirdiyseniz, emin olun, kimsenin sizin kadar iyi bilmediği ve sadece sizin anladığınız bazı problemler vardır. Bulunduğunuz yerden gördüğünüz tüm problemlere, gerekirse kişilere ve işlemeyen süreçlere ilişkin yapıcı eleştiriler ve çözüm önerilerini sunarak gitmelisiniz.

Kendiniz iyi anlayın ve tarihe not düşün. Bir çıkış görüşmesine hazırlanmak, o görüşme içinde neden ayrılma kararı verme noktasına geldiğinizi tutarlı ve mantıklı bir çerçeve için ifade etmek faydalıdır. Bu sayede hem kendinize neden istifa ettiğiniz sorusunu daha dolu dolu yanıtlayabilirsiniz, hem de, tarihe bu dönemi bir not olarak düşersiniz. En önemlisi “bir defteri kapatmanın” rahatlığını yaşarsınız. Söyleyeceklerinizi ayrıldıktan sonra yanınızda götürmeyin. O şirketten ayrıldığınız gün yeni hayatınıza temiz bir kafayla başlayın. Bunu yapmazsanız, hayatınızdaki bir sonraki evreye hazırlanmanız, daha uzun sürecektir. Daha yorucu olacaktır.

Yazı Dizisinin Önceki Yazıları: