İşveren Markası Zirvesinden Gözlemler

Bu hafta Employer Brand Summit ismiyle tanıtılan Finansbank Hürriyet ve Organik İK sponsorluğunda bir İşveren Markası Zirvesine katıldım.

Katıldığım tüm günlük zirveden bazı gözlemlerim var.

İşveren Markası Konusunda Artık Aynı Sayfadayız

2013 yılında katıldığım “People Make The Brand” keyifli ve içerik olarak dolu bir konferanstı, ancak o dönem hala kurum İK’ları İşveren Markası konusunun önemini tam olarak anlamayamıştı. Bu alanda ileride olan şirketler vardı ancak çoğu kurum buna mesafeli yaklaşıyordu. Hala bir tür “nedir ki bu işveren markası” yaklaşımı ve temkinli bir algı vardı. Bugün ise hemen hemen herkesin artık bu konunun önemini farkettiğini ve bir çaba içerisinde olduğunu görüyorum. Bugün yetenek için rekabet eden bütün şirketler doğru ve kuvvetli adayları çekmek için işveren markası konusunun peşine düşmeleri gerektiğini biliyorlar.

Jargonlara Herkes Hakim

Aday deneyimi, adayın başvuru yolculuğu, çekici işyeri, eğlenceli oryantasyon, rahat iş ortamı, big data kullanımı, sosyal medya kullanımı, ve daha bir çoğu… Bu konu için kullanılan hemen hemen her terminolojiye çoğu insan hakim. Benzer bir dil konuşuluyor. Artık “sosyal medya uzmanlığı” ile “insan kaynakları uzmanlığı” sınırları eskisi kadar keskin değil. Her iki meslekten de diğerine geçmiş kişiler var. Daha da önemlisi, bu kavramların içini doldurma noktasında artık kafalar daha benzer çalışmaya başlamış. Gidilecek çok yol var tabi ki, ancak en azından konuşulan dil üzerinde bir uzlaşma görüyorum.

İşin Özüne Hakimiyet Sallantıda

Evet, jargonlara hakimiyet yüksek. Çoğu katılımcı ve insan kaynağı yöneticisi bu işin önemli bir konu olduğunu kendisi keşfetmese de artık farketmiş. İşin değeri konusunda ikna olmuş.

Ancak! Hala işin özüne hakimiyet noktasında büyük eksiklikler var. İşveren markası önemli bir konu, bunun için sosyal medya iletişimini doğru yapmak gerekiyor. Ancak konu bundan mı ibaret?

Özünde, hiç uzatmadan İşveren Markası şu iki cümleyle anlatılabilir.

  1. Şirket içinde çalışan kişilere harika bir deneyim yaşat, şirkete girdikleri günden ayrıldıklarına güne kadar iyi bir hikaye yaşamalarını sağla.
  2. Bu hikayeyi açık, şeffaf ve kuvvetli bir şekilde hedef kitlendeki kişilere anlat, duyur.

Doğru ve etkileyici bir işveren markası olmak, ülkenin en yetenekli insanlarının çalışmak istediği öncelikli işverenlerden bir tanesi haline gelmek önce bu temel anlayışı kabul ederek mümkün.

Siz çalışanlara harika bir iş deneyimi yaşatın, onlar zaten gerekli reklamı yapacaklar.

Dünyadaki bütün örneklere bakın, benzerlerini göreceksiniz. Çekici iş ortamlarıyla bilinen Facebook’lar, Google’lar, Amazon’lar, bunu çalışanlarına bir yandan kötü deneyimler yaşatırken, sadece sosyal medya yönetimi ve işin pazarlama tarafına yüklenerek bunu başarabilirler miydi?  Sosyal medya dünyasında, çok mutsuz bir çalışanın bunu dünyayla paylaşması ne kadar sürerdi. Örneğin, dünyadaki popüler soru-cevap sitelerinden biri olan Quora’da, “Google’da çalışmak nasıl?” isimli birçok soru var. Bu sorulara cevap veren kişilerde Google’ın eski veya mevcut çalışanları.

Quora: Google’da Çalışmak Nasıl Bir Şey?

Gerçek hikayeler bu şekilde yazılıyor. Ne zamanki çalışanlar gerçekten mutlu oluyorlar, bunu zaten dünyayla paylaşıyorlar.

Sonuç

Sonuç itibariyle, çalışanlarına iyi bir çalışma deneyimi ve iş hayatı hikayesi yaşatmaya, işveren markasının ambalaj kısmına göre daha az önem veren bir şirket, hiçbir zaman bu alanda en çok çalışılmak istenen şirketlerden bir tanesi olamaz.

Bu çabalarla ortalama üzerine çıkabilir, belirli bir ölçüde etki de yaratabilir. Ancak gerçekten en çekici işverenlerden bir tanesi olmak, harika bir işveren markasına sahip olmak için önce anlatacak çok iyi bir hikayeniz olmalı.

Bu yüzden, işveren markasına önem veren her yönetici ve şirketin şunu net olarak görmesi gerekiyor:

İlk önce anlatacak harika bir hikaye yaratın.

Sonra, (sadece iyi bir hikaye oluşturduktan sonra)  ikinci aşamada, yani bu kuvvetli hikayeyi nasıl anlatacağınıza odaklanın.

Doğru bir hikayeyi eksik anlatsanız bile, iyi anlatılmış yalan bir hikayeden çok daha etkili olacaktır.

Bu konudaki farkındalıkta hala gelişme alanı olduğunu gözlemliyorum. İşin jargonu, önemi ve “usulü” konusunda şirket İK ve yöneticileri yol katetmiş görünüyorlar. Ancak hala işin “esasını” anlamak ve hayata geçirmek konusunda gidilecek mesafe var.

*

Gözlemler ve eleştriler bir tarafa; içerik olarak en dolu ve en faydalandığım sunumlar şunlar oldu. Kendilerine teşekkürler!

  1. Itay Talgam: Lead Like Great Conductors
  2. Jan Marsli: People Analytics VE Cognitive HR
  3. Tuba Köseoğlu Okçu: Active Role of HR in Employer Brand

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.