Kişisel Gelişim – Eğitimleri, Kitapları, Sözleri

Neymiş şu “Kişisel Gelişim” Kavramı?

Gittikçe karmaşıklaşan hayatlarımızda yol bulmak zorlaştıkça çareler arıyoruz, kişisel gelişim kavramı, bu dertlere derman olacağını iddia ediyor. Peki bu iddianın altını doldurabiliyor mu?

Kariyer seçimler, duygusal hayat, aşk – eş seçimleri, çoluk çocuk ile ilgili kararlar, taksitler borçlar nasıl ödenmeli, ev-araba almalı gibi finansal kararlar zaten yeterince bünyeleri zorluyor. Hepsi zor kararlar, çevremizden aldığımız tavsiyeler de her zaman geçerli değil. Bunlar yetmezmiş gibi, şehir hayatının üzerimizdeki baskısı arttıkça, insanlarla nasıl anlaşacağız, nasıl iletişim kuracağız, kendimizi nasıl gerçekleştireceğiz, nasıl mutlu olacağız gibi konuları çözmeye çalışıyoruz.

Özetle, herkes çok dertli. İnsanların bu “dertleri” arttıkça, “Kişisel Gelişim” kavramı kuvvetleniyor, bu kavrama ait ürünler, yani kitaplar, özlü deyişler, eğitimler popülerleşiyor. Hayata ilişkin cevabını bulamadığımız önemli soruları buralarda tekrar soruyor ve cevaplar arıyoruz.

Yaklaşık 10 yıldır takip ettiğim, Alain De Botton’un öncülüğünü üstlendiği “The School of Life” kitaplarıyla, videolarıyla, kısa eğitimleriyle, konferanslarıyla tam bu ihtiyaçlara cevap vermeye çalışıyor. Son zamanlarda popülaritesi arttı, ancak daha hiç bu kadar bilinmezken, Alain De Botton’un paylaştığı ve çok katıldığım bir gözlemi vardı. Diyordu ki; okulların asıl amacı insanları hayata hazırlamak olmalı. Yani matematik, fizik, tarih, biyoloji ve coğrafya da önemli, ama en az bunlar kadar (hatta bunlardan çok daha önemli başka konular da var). Örneğin, insan nasıl sağlıklı beslenir? Örneğin, insan nasıl iyi ilişkiler kurar ve sürdürür? Örneğin, insan nasıl kendi stresini yönetir? Örneğin, insan nasıl doğru işi veya eşi bulur? Ne kadar da haklı.

[bctt tweet=”Okulların asıl amacı insanları hayata hazırlamak olmalı. Matematik, fizik kadar, nasıl eş ve iş seçilir öğretilmeli. ” username=”ozandagdeviren”]

Yani işin özü şu: Kişisel Gelişim kavramı bu kadar geliştiği ve popüler olduğu için bu alanda çalışma yapan ve eserler üretenlere kızmayın. Problem çok daha sistemsel.

Neden bu “Kişisel Gelişim” konusunda dertliyim?

Peki durum madem böyle, kendi “Kişisel Gelişim” kavramını ve bu alanda üretilenleri benimsemekte neden zorlanıyorum. Biliyorum ki, bir kitabın içinde ne kadar güzel şeyler anlatsa da sırf adı “Kişisel Gelişim Kitabı” olduğu için almayacak çok insan var. Aynı şey eğitimler için de geçerli. Benim ürettiğim içerikler eğitimler ve hatta kitaplar, bazen kaçınılmaz olarak bu kategori içerisinde yer buluyorlar. Kitaplarım bu kategoride, ancak ben kendim de kişisel gelişim alanında bir kitap almaktan veya eğitime gitmekten uzak duruyorum. Böyle bir şey yapacaksam da öncesinde ince eleyip sık dokuyorum. Neden?

Sebep basit; kalitesiz eser enflasyonu var. Hem Kişisel Gelişim kitapları, hem bu alandaki eğitimler ve diğer içerikler genelde a)kalitesiz, b)içeriği iyi düşünülmemiş, c)bilimsel olarak temelsiz hatta düpedüz yanlış bilgi veren, d)konu “kişisel” diye insanların kendi yaşam şekillerini başkalarına tek gerçek gibi dikte ettiği çalışmalar.

Hal böyle olunca, bu konularla yakinen ilgilenen ve beğeniyle takip eden insanlar genel eğitim seviyesi düşük ve/veya eleştirel düşünce kapasitesi gelişmemiş kişiler oluyorlar. Eleştirel kasları gelişmiş insanlar ise bu tarz “kişisel gelişim zırvalarına” bir tür küçümseme ve iğrenme ile bakıyorlar.

Bu işin doğrusu ne, bir orta yolu yok mu?

Kişisel Gelişim

Kişisel Gelişim’in geleceği ne olacak?

Kuantum Fiziği, tüm insanlığın bilimsel yolculuğunun en uç ve en heyecanlı noktasıdır. Bu alanda bilime katkıda bulmak, her fizikçinin hayalidir. En az doktora seviyesinde, neredeyse 30 yıllık konstantre çaba gerektirir. Ancak kuantum parçacığının ne olduğunu tanımlayamayacak insanların “Kuantum Enerji Uzmanı” olarak kendini anlattığı bir dönemdeyiz. “Kişisel Gelişim” ne yapsın?

Bu konuda sorduğumuz sorular, zamansız sorulardır. Yani insan varolduğundan beri sorulmuş, varolduğu sürece de sorulmaya devam edecek sorulardır. “İyi bir hayat nasıl olmalıdır?” sorusunu, ilk insanlar da ay ışığına bakarak sormuşlar, Antik Yunan’daki Epikuros da sormuş, İslam felsefesinde Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî de sormuş, bugün de sormaya devam ediyoruz. Hala da cevaplamaya çalışıyoruz.

O zaman şu kesin, bu sorular sorulmaya devam edilecek. Yani ihtiyaç devam edecek. Ancak bu kavramın ismi değişebilir. Her nasıl, Antik Yunan’da bu soruların sorulma ve cevaplanmasına Kişisel Gelişim denmiyorduysa, gelecekte de bu çabaların bütünü için farklı bir tabi kullanacak olabiliriz.

Ne deriz, sizin tahminleriniz var mı?