Uzaya Roket ve Pide: Para Neden İyi Bir ‘İkinci’ Önceliktir

Geçtiğimiz yıllarda sosyal bilimciler bir konuda fikir birliğine ulaştı. Yılda 75 bin Dolar’ın üzerine çıkan gelir seviyesinin kişilerin mutluluğuna daha fazla katkıda bulunmuyor. Tabi ki bu araştırma Amerika için yapıldı. Türkiye için nasıl bir geçerliliği olabilir?

Şehirlerde yaşamanın finansal yükünü karşılaştıran yaşam maliyeti motorlarından Numbeo’nun verilerine göre New York’te konforlu şekilde yaşamak için  ayda 7,200$ gerekli. Bu rakam kişinin tasarruf yapmadığı; temel ve hatta bazı lüks ihtiyaçlarını da karşıladığı rahat bir yaşam için gerekli rakam olarak ortaya çıkıyor. Bu rakam içerisinde spor yapmak için ihtiyaç duyacağınız ayakkabı’dan tutun, aylık tüketeceğini yumurta masrafına kadar kadar tüm detaylar var.

New York ile İstanbul’u karşılaştırdığımızda  ortalama da %50 ile %65 arasında daha ucuz bir yaşam görüyoruz. New York’taki yaşantının aynısı İstanbul’da yaşamak için 2,490$ yani yaklaşık 7 bin TL gerekli. Bu rakam evliyseniz ve/veya bir ev paylaşıyorsanız tabi ki değişecektir.

Buradaki karşılaştırma rakamlarından yola çıkarak Türkiye’deki ihtiyacı (İstanbul için) Türk Lirası üzerinden kabaca 75 bin TL olarak düşünmek mümkün.

Burada çok önemli bir mesaj var: finansal olarak bu rakama ulaşmış kişiler için daha fazla gelir kazanmanın, kişinin mutluluğuna etkisi az. Yani daha çok kazandıkça, daha az etkili olmaya başlıyor. Diğer bir değişle, yıllık 40 bin TL’den 60 bin TL’ye olan bir artış temel ihtiyaçlar ve buna bağlı huzur ve mutluluk seviyesinde oldukça etkiliyken 130 bin TL yıllık kazançtan 150 bin TL’ye olan artışın etkisi pek az.

Bu tanıdık tuş takımıyla her paraya ihtiyaç duyduğumuzda kurduğumuz ilişki oldukça ilginç. Duygu dünyamızda etkisi en büyük aygıtlardan.

Kantarın Topuzunu Kaçırıyoruz

Tüm bu yukarıda bahsettiğim gerçekliğin hepimiz farkındayız ama finansal olarak güvence altında hissetme ihtiyacımız çok yüksek. Özellikle sosyal devletin zayıf olduğu, kendimizi tehdit altında hissettiğimiz, geleceğimize güvenmediğimiz, çocuklarımızın okul masraflarını nasıl karşılayacağını bilemediğimiz bir ortamda yaşıyoruz. Hal böyle olunca, hele işin içine bir de hayatta kalma dürtüleri girince para gelip hayattaki öncelikler sıralamasında ilk sıraya taht kuruyor, bir ömür boyu da oradan kalkmıyor. Ancak dikkat, para birinci sıraya oturduğu zaman kendisine rakip tanımıyor ve kişinin tüm üretkenliğini, yaşama isteğini ve hayattan aldığı zevki kurutuyor.

Para İyi Bir İkinci Öncelik

Birinci sıra için çok tehlikeli ancak iyi bir ikinci öncelik olabilir çünkü;

İkinci öncelik olması, her zaman ondan daha değerli bir şey olduğunu hatırlatıyor. Yani, “peki bu para ne için?” sorusunun bir cevabı olmalı.

İyi bir ikinci öncelik çünkü, önemsiz de olmadığını bilmek gerekiyor. Hayatta yapılacak hamlelerin büyük çoğunluğu finansal sebep-sonuç ilişkileriyle bağlı. Para konusundaki ciddi problemleri çözmeden daha “ulvi” konulara geçmek zor. Paranın hiç önemli olmadığı klişesi miyadını doldurdu.

Bazen parayla olan ilişkimizi, sabahtan beri hiçbir şey yememiş, kurt gibi acıkmış birinin restoranda sipariş vermesine benzetiyorum. Onu doyuracağını bildiği yemeği söyledikten sonra bile aç kalma korkusu ile daha da fazla yemek istiyor masaya.

Bu benzetmede olduğu gibi parayla olan ilişkimizde de bizi yöneten en temel duygu korku. Şehrin güvensizliği, hayatın bireyselliği, gelecek endişeleri ve kaygıları derken tüm bu olumsuz duyguların ve bunlara bağlı korkuların güvencesi olarak çılgınlar gibi para biriktirme, araba alma, ev alma, bir ev daha alma gibi açlıklarımız var.

Araştırmalara göre çocukluk veya gençliğinde kıtlık ve açlık çekmiş kişilerin ilerleyen yaşlarda obez olma ihtimali daha yüksek. Bu durum farklı mı?

 İşinde Çok İyi Olan Girişim ve Kurumların Ortak Yönü

Odağı biraz kişiselden iş hayatına çevirelim.

Kişisel girişim içerisindeki kişiler, start-uplar, esnaflar, daha büyük girişimler için durum benzer. En iyi işi çıkaran, en büyük değer önermesini üreten ve en çok faydayı yaratanlar işi, parayı ikinci öncelik alarak yapanlar.

Finansal başarıyı birinci öncelik haline getirerek iyi işler yapmak mümkün, ancak çok iyi işler yapmak için paradan değil işin kendisinden motive olmak gerekiyor.

Bu durum inanın köşe başındaki pideci için de, geçtiğimiz haftalarda okyanusa başarıyla geri inişi tarihte ilk defa tam başarıyla gerçekleştiren Nasa’nın çözüm ortağı SpaceX için de aynı.

Bu işletmeler işi başarıyla yapmaya devam etmek için finansal olarak kuvvetli olmaları gerektiğini biliyor, bu anlamda karlı ve skalanabilir işler yapıyorlar ama birinci öncelikleri para kazanmak değil. Para kazanmak birinci önceliklerini hayata geçirmelerinin en büyük güvencesi. Para asıl amaçlarına ulaşabilmelerinin garantisi olacak ellerindeki en büyük güç.

Elon Musk’ın ilk hedefi para kazanmak olsaydı, PayPal’ın satışından aldığı 180 Milyon Dolar’ın 100’ünü SpaceX’e, 70’ini Tesla’ya 10’unu SolarCity’ye yatırmak yerine gidip bir e-ticaret şirketi kurardı.

Her iş karlılığından dalgalanmalar yaşar. Birinci önceliği para kazanmak olan bir işletme veya girişim, bugün emlakçılık, yarın oto galerisi, ertesi gün restoran işletmeciliği yapabilir. Bu işleri ortalama üstü kalitede de yapabilir. Ancak çok iyi olması için her hareketini yöneten asıl önceliğinin para değil, en iyi şeyi yapmak olması gerekli.

Örneğin Mehmet Yazıcı tarafından 1957 yılında kurulmuş Fatih Karadeniz Pidecisi açıldığı günden bugüne malzemelerini aynı yerden tedarik ediyor. Söyleme göre kendi peynirini özel olarak, sadece yeşillikle beslenen hayvanların sütünden oluşturulan peynir ile hazırlatıyor. Eminim, birinci öncelik en iyi pideyi yapmak olmasa, daha ucuz bir tedarikçi ve daha iyi bir kar marjı ile pide üretilebilirdi. Vedat Milor öve öve bitirememişti.

Birinci amaç en lezzetli pideyi yapmak.

Birinci amaç 2025’e kadar Mars’a gitmek.

Hem kişisel yaşamınızda hem de parçası olduğunuz iş ve kurumlarda para konusu ikinci öncelik koltuğuna iyi bir aday. Yeri geldiğinde öncelik olarak çok daha aşağılarda da olabilir, ancak daha yukarıda olmamalı.

www.ozandagdeviren.com

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.