Dengeyi Kısa Vade’de Değil Uzun Vade’de Arayın

OECD ülkeleri ile karşılışatırıldığında, Türkiye iş-yaşam dengesinde (work-life balance) açık bir farkla son sırada. Çalışan ortalama bir Türk Vatandaşı’nın kendine gün içerisinde (uyku dahil) ayırabildiği süre 12,2 saat! Yani günün geriye kalan 11,8 saati çalışmaya gidiyor.

Türkiye iş hayat dengesi OECD karşılaştırması

Yukarıdaki resimde o en solda ve aşağıda gördüğünüz küçük nokta var ya, işte o, Türkiye’nin work-life balance endeksindeki yeri.

İsyan edesiniz geliyor olabilir. Ancak durum böyle olunca doğru bir hayat tasarlamaya daha da dikkatle eğilmek ve nerede nasıl fedakarlıklar yapacağınızı netleştirmek önemli.

*

Üniversite sonrasında iş hayatına girdiğim ilk yıllarda çalışma düzenine çok daha idealist ve mükemmeliyetçi bir gözle bakıyordum. İyi bir öğrenciydim. İş hayatında da iyi bir çalışan olmak istiyordum. İşimin gereklerini iyi öğrenecek, elimden gelenin en iyisini yapacak ve şirketle aramdaki sözleşmede üzerime düşenleri fazlasıyla yerine getirecektim. Çok çalışmaya ve çabalamaya hazırdım, üstelik çalıştığım işyerine de faydalı olmak istiyordum. Tüm bunların karşılığında tek bir isteğim vardı: Şirketimle imzaladığım sözleşmede, karşı tarafın üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmesini, ve bu sözleşmenin karşılıklı bir anlaşma olduğu gerçeğine saygı duymasını bekliyordum. Ben nasıl bir dönem daha az çalışıp, başka dönem farklı bir maaş istemiyor ve sözleşmeye saygı duyuyorsam, karşı tarafın da benim zamanımı kullanırken aynı saygı ve hassasiyeti göstermesini bekliyordum.

İşlerin nasıl ilerlediğini ve Türk iş kültürünün plansızlığını, son dakikacılığını, yumurta ve kapı ilişkilerini çözdükçe bazı fazla mesailerin kaçınılmaz olduğunu yutkunarak kabullendim.  Ancak her gün mesai sonrasında ekstradan 3-4 saat çalışmak ve haftasonları da işle uğraşmak norm haline geldiğinde bir şeylerin yanlış gittiğini kabul etmek gerekiyordu.

Niyetim işverenlerimi kötülemek değil, çünkü 4 şirkette çalıştım ve işe alım ile profesyonel olarak uğraşırken binlerce kişinin kendi çalışma hikayelerini dinledim, sorun bir veya iki şirkete özgü değil.

Sorun sistemik, zaten OECD’nin verileri de bunu açıkça gösteriyor.

 

Bakış Açımı Nasıl Değiştirdim?

 

  1. Her oyunun yazılı olan ve yazılı olmayan kuralları olduğunu farkettim.

Tavla ve Kariyer Seçimleri

Tavlanın kuralları arasında kapı almak mecburiyeti olmayabilir, ancak oyunu kazanmak istiyorsanız kapı almayı öğrenmeli ve doğru uygulamalısınız.

 

Benzer şekilde iş hayatı da iki eksende ilerliyor: Biri sözleşmeler, anlaşmalar ve yasal yaptırımlar boyutu; diğeri de yaşamadan göremeyeceğiniz kültürel, ahlaki, geleneksel, hiyearşik ve güç ilişkileri ile alakalı boyutu. İlk boyutta çalışana tanımlanan hak ve sorumluluklarla ikinci boyutta tanımlananlar farklılık gösterebilir. İkinci boyuttakileri “saçma” diyerek reddetmek tam bir çıkmaz sokak.

Bu ikinci boyuttakilere tam olarak adaptasyon göstermeyecek olsak bile nasıl işlediklerini anlamak ve güçlerine saygı duymak gerekiyor. Bu kurallar da diğerleri kadar gerçek ve geçerli.

 

  1. Daha az veremiyorsam, daha çok alabilirim diye düşündüm.

Bir işveren, çalışanın ona kattığı toplam faydayı ciro artışı veya satış artışı gibi kriterlerle somutlaştırarak ölçebilir.

Bir çalışan ise işverenin ona kattığı toplam faydayı hesaplarken sadece maaşını, sigorta ve yan haklarını düşünmemeli; iş yerinden kazanacağı network, know-how, kişisel gelişim fırsatlar ve tecrübe artışını da hesaplamalı.

İşveren ile teklif sürecinde yapılacak pazarlıkta, maaşın baz değerini yukarı çekmekte çok başarılı olamayabilirsiniz. ve o işi sadece finansal kazanç için yapıyorsanız, aldığınızdan çoğunu vererek o işten zararlı çıkabilirsiniz. Ancak o işten sadece finansal kazanç değil, aynı zamanda yukarıda saydığım faydaları elde ediyorsanız, kaçınılmaz olarak daha fazla verdiğinizde bile karda olacağınızı garantilemiş olursunuz.

Ben de bu şekilde düşündüm. Baktım hangi işi yaparsam yapayım işverenler sözleşmedeki sınırlarını esnetecek ve verdiklerinden daha çok almak isteyecekler, ben de sadece para değil, ileride değerli olacak know-how, başka kişilerin kolayca kazanamayacağı değerde tecrübe ve kişisel gelişim fırsatları yakalayacağım işler seçtim. Bu şekilde kendi verdiklerimi azaltamasam da aldıklarımı arttırdım, sözleşmeleri bir şekilde dengeli hale getirdim.

  1. Hayatta dengeyi kısa vadede değil, uzun vadede aramak gerektiğini farkettim.

 

Bakış açımı değiştirmemdeki en etkili düşünce bu oldu. Hayatta dengeyi yapay 24 saatlik veya 7 günlük zaman aralıklarında beklemekten vazgeçtim. 24 saatin 8’er saatten eşit olarak eğlenme, dinlenme ve çalışmaya bölünmesi hayali işe yaramıyordu. Benzer şekilde, 5 gün verimli çalışayım, 2 gün dolu bir haftasonu geçireyim hedefi de tutmuyordu. Dengeyi daha uzun vadeli zaman aralıklarında bulmaya çalıştım. 2 aylık çok yoğun bir dönemi, 2 haftalık rahat bir dönemin takip etmesinin avantajını kullandım.  Bir işimde çok yoğun çalışarak geçen 1 yılın sonrasında, takip eden 6 ay daha sakin bir iş temposunda çalıştım.

Gelişim ve denge mevsimsellik

Bir ağaç her mevsim aynı hızda büyür mü? Tabi ki büyümez. Soğuk günlerde dayanır, ilkbaharda çoşar, sonbaharda yaprak döker ve kışa hazırlanır.

 

Doğa bile kendi içinde mevsimselliği barındırır. Haftanın her gününde mükemmel iş-hayat dengesi olması beklentisini doğaya uyarlasaydık, yılın her günü insan yaşamı için ideal olan 23 derece olması gerekirdi. Ancak gerçek bu değil. Kışın istediğimizden daha soğuk, yazın istediğimizden daha sıcak.

Benzer şekilde iş hayatında da ister kurumsal ister bireysel bir şekilde çalışıyor olun; işlere yetişemediğiniz ve başınızı kaldıramadığınız günler olduğu gibi, boş durmaktan sıkıldığınız zamanlar da olacak.

 

 

Özetle, iş ve özel hayat dengesini ararken, kısa vadeli değil, olabilidiğince uzun vadeli düşünün. Ne kadar uzun vadeli düşünmeyi başarabilirseniz, yaptığınız fedakarlıkların dönüşünü alacağınız koşulları yaratma ihtimalinizi o kadar arttırabilirsiniz. Şu anda aldığınızdan çok verdiğiniz bir işteyseniz de, doğru rotayı en iyi uzun vadeli düşünerek bulabilirsiniz.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.